Fotoğraf çeke çeke Aktaş şelalesine vardık ama şelalenin görevlisi arabaları orada bırakarak 20 dakika yürüyeceğimizi söyledi. 20 dakika gidiş-20 dakika dönüş, birazda şelalenin başında dursanız bir saate dönersiniz dedi. Ben yürüyüşü çok severim, hemen bagajdan spor ayakkabılarımı çıkarıp giydim, telefon çekmez dediler, bıraktık. Aşkın yılan, ayı vs. gibi bir hayvan olup olmadığını sordu. Buralarda ayı olmaz ama çok sıcakta yılan oluyor dedi. Şehir merkezi çok sıcak ama bizim olduğumuz bölge püfür püfür esiyor. Yani yılan olmazmış. Peki dedik görevliyle vedalaşarak yürüyüşe çıktık, dağların arasında daracık bir patika , patikanın bir tarafı uçurum, ben ilk adımda bir şok yaşadım ama eşime belli etmiyorum çünkü o çok hevesli. Evet dağ yolu olduğunu falan biliyordum ama basacağım yerlerin düz bir zemin olduğunu tahmin ediyor, 20 dakika bile sürmez ben pergelleri açarım diyordum. Bırakın hızlı yürümeyi ayakta zor duruyorum, topraklar kayıyor, tutunacak bir yer yok. Ayağımın altındaki otlar hışırdıyor, survivor gibi, kertenkeleler cirit atıyor. 70-80 metre yürüdükten sonra yürüyemeyeceğime kesin karar vererek dönmek istediğimi söyledim anda gördüğüm irice bir kertenkeleyi yılan yavrusu zannedince kendimi koşarak başladığım yerde buldum, Aşkın'da peşimde.
Görevlinin neden döndünüz, burada tek başına bayanlar bile yürüyor, çocuğuyla gelen bile var (kardeşim onlar manyak, oraya çocuk sokulur mu hiç) nasihatlarına kulak asmadan, aşkım sen devam et, ben burada çay içer takılırım dedim. Bu arada biz geri dönerken yanlarında 12 yaşlarında bir erkek çocuğuyla gelen ailede bizim gibi geri döndü. Aşkın tekrardan yürümek için yola çıktı, bende masalardan birine oturdum, çay getirdiler. Diğer aileyle muhabbete koyulduk. Ankaralılarmış, adam Ankara devlet opera ve balesinin marangozuymuş, dekorlarını yapıyormuş. Şelalenin görevliside Aktaş köyünden bir aile. Karı-koca, 2 oğulları ve gelini yazları şelalenin oradaki evlerinde, kışın ise köydeki evlerinde yaşıyorlarmış. Şelalede gelen misafirlere çay,kahve ve pide yapıyorlar. Ayrıca kovanları var kestane balı satıyorlar. Muhabbet muhabbeti açtı, görevli ( oğul ) buralarda avlanıyorlar, çulluk ve domuz oluyor dedi. Domuz mu? baştan söylesene kardeşim ya kocamı domuz yerse! Görevli (anne) domuz senin kocanı napsın yemek arar o dedi. Kocamı yemesine gerek yok, o dağda karşısına çıkması bile yeterli !
Vaktin nasıl geçtiğini anlamadan bir saatten çok az bir zamanda aşkım döndü. Ter içinde koşarak gidip gelmiş. (kendisi maratoncu olur da ) Aşkım biliyormusun burada domuz olurmuş dedim, şimdimi söylüyor dedi .)
Ankaralı aileye ve bana şelalenin çektiği fotoğraflarını gösterdi, gitmiş kadar olduk.
Arabamıza binerek 9 km. ilerdeki Tarihi Hemşin Camii'ne gittik. Yeni restore etmişler, çok güzel bir yapı. Bahçesine de eski eşyalardan bir düzenleme yapmışlar.
Dağ havası insanı nasıl acıktırıyor anlatamam, saat 12'de açlıktan bayılmak üzereydim. Üstelik otelde çok güzel bir kahvaltı yapmıştık. Camiyi gezdikten sonra şehir merkezine döndük. İlk geldiğimiz gün gözüme kestirdiğim bir esnaf lokantası vardı, orada yemek yiyip, merkezdeki Akçakoca Merkez camiinin fotoğraflarını çektik. Daha önce görmediğim şekilde modern bir cami. İlk önce yadırgadım ama gördükçe alıştım. Cami 1988-2004 yılları arasında yapılmış. Selçuklular'da kullanılan sekizgen köşeler üstüne oturtulmuş. Türk otağ çadırı ile çağdaş mimariyi sentezleyen bir kubbesi var. 5000 kişilik büyük bir cami ve adı gibi tam merkezde. Nereye giderseniz camiden tarif ediyorlar.
Görmek istediğimiz her yeri gördük sayılır. Sadece Kurugöl kanyonuna gitmedik çünkü şelale gibi orada yürünüyor denince ben vazgeçtim. Zaten hava çok sıcaktı ve kızımızı çok özlemiştim, Derin uyumadan akşam yemeğine yetişmek üzere yola çıktık.
Akçakoca macerası blogumun en uzun yazılı ve fotoğraflı postları oldu. Umarım sıkılmamışınızdır. Ama gitmek isteyenler için yardımı olur belki çünkü ben internetten bu kadar detaylı bir bilgiye ulaşamamıştım.
Herkese sevgiler .))
Aktaş Şelalesi
Tarihi Hemşin Camii
Tarihi Hemşin Camii bahçesi
Akçakoca Merkez Camii
ne güzel keyifli kareler sevgiler:))))))))))
YanıtlaSilbeğenmene sevindim, sevgiler .)
YanıtlaSilMerhabalar, sıkılmak ne kelime bayıldım bir kez daha okudum özellikle domuzlu bölümü.,, güldüm de. Bende böyle yerlerde pek bir pehlivan kesilirim girilmeyecek yerklere girer tırmanılmayacak yerlere tünerim.. en çok da ablam tırsar bu yüzden bana takılmaya ama eşim jeoloji mühendisi olması nedeniyle pek uyumludur bu konuda benimle..Bu arada Blogcu öykü arkadaşımız bloglardaki durgunluğu canlandırmak için blogcu dostlarımıza daha çok yorum bırakalım diyor bence de çok haklı ne dersin?. By by ben diğer arkadaşlara da bir koşu haber vereyim..Kocaman sevgiler.
YanıtlaSilŞükran; sıkılmadan okumana ve beğenmene çok sevindim. Tabi ki haklısın okunduğumuzu bilmek hoşumuza gider dimi? sevgiler .))
YanıtlaSilRESİMLERİ SEYRETMEK BAKMAK ÇOK GÜZEL DE YILAN DOMUZ İŞİN İÇİNE GİRİNCE BEN VAZGEÇTİM GİDERSEM FIRINDAKİ O SOMUNLAR İÇİN GİDERİM BİLGİLER İÇİN SAĞOLASIN CANIM
YanıtlaSilçılgın mevdoş; doğa mükemmel mevdoş ablacım, tavsiye ederim. Sorma o somonlarda aklım kaldı pişiyorlardı yiyemedim. sevgiler .)
YanıtlaSilsahane bir yermis cok guzel kareler yakalamissin, sevgiler
YanıtlaSilmerhabalar bir Akçakocalı olarak gezi fotograflarınızı ve anlattıklarınızı görünce çok mutlu oldum. Kaç aydır gidemediğim memleketimi sayenizde görmüş gibi oldum. Teşekkürler...
YanıtlaSil